Yeni eşi ölmüş bir teyze ile konuştum geçen günlerde, o anlattı, ben ağladım. O ağlamadı. Kurumuş göz pınarları. Ağlamak istedi, sesi titredi, ama ağlayamadı...
Ev soğuk, kalbim soğuk acaba o da orada üşüyor mudur dedi.. Kaldım öylece. Hiç bir şey diyemedim. Buna hakkım yoktu. Onu anlayabilen kimse olamazdı. Çünkü biliyordum ki, bu acı tarif edilemez, derin bir acı, yaraydı. Şunun için mutlu olduğunu söyledi;

Hiçbir pişmanlığım yok ona dair, o kıymet bilen, seven, sadık bir eşti. Allah mekanını cennet eylesin dedi... Üşüdüm. Ben hiç 'onsuzluk' nedir bilmiyordum ki... Ben bu acıyı tatmadım. Hayır istemem, kalsın. Önce ben öleyim dedim içimden. Ve ekledim;
Acaba bende kıymet bilen olabilir miyim?
Acaba benim arkamdan da böyle iyi konuşurlar mı? İnanın çok isterim. Bu o kadar güzel ki...
Ama... "Onlar hep eskidendi..." O aşklar, o sevdalar, o gülüşler, bakışlar... Ne yani yalan mı şimdi? Kıymet bilmek zor mu bu kadar?
Yanınızda iken kıymet bilin, sonra öyle derin bir çukur açılıyor ki kalbinizin en orta yerine, özlemek nedir işte o zaman anlıyorsunuz...

Yz: Esmanur ŞAHİN

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski