TIK TIK TIIIK! MUTLULUK KAPINIZDA...

Mutluluk Kapınızda

Vurdum duymaz burç sahiplerini, yersiz münakaşaları kendine huy edinenleri, binevi küsken çiçeklerini misafir edeceğim bugün nazlı benliğinize. 

Okuduğunuzda kendinizi izleyebileceğiniz bir sinema koltuğu keyfi yaşayacaksınız adeta. Evet bayanlar! Hep eşitliği savunarak dik başlılık yapan siz hür hanımlar! Çok yürüdük sokaklarda “bay bayan eşittir" sloganlarıyla. Ses tellerimizi feda ettik bizi tuzağına düşüren ene uğruna.

Bir düşünelim... Hayat akan bir elmas, siz de içindeki en güzel ışıltı. Saklandığında değerini her gecen gün katlayan altın üstü bir varlık; ama aşikâre vaziyetiyle gün ışığı yemiş bir elma ve hali yanık.

Bu mudur özgürlük, bu mudur özel olmak? Cevabınız evetse çekilin bir köşeye, bırakın bence her şeyi; çünkü bırakmış her şey sizi.

Bir Pencere var çok yakında; aslında parmaklarınızın ucunda ve taht kurmuş avuçlarınıza. Tek bir gülüşle elveda diyeceksiniz evinizdeki Toroslaşmış buzullara. Her gün kapıyı açmaya hazırlandığınızda çıkarın olumsuz maskeleri, hemen asın portmantoya. Sonra en şirin tebessümünüzü giyinin ve takıp takıştırın enerji saçan mimiklerinizi gülücük süsü gamzelerinize. Son olarak kemiği olmayan ve haddini genelde fazlasıyla asan dilinizi en tatlı sözlerle donatın bir güzel. Evet, simdi hazırsınız. Emin olun, en pahalı mağazalardan giyinen süs düşkünü hanımefendilerden çok daha şıksınız. Bu şıklığa ödül olarak kucak dolusu papatyaları ve sağ gamzeye doğru kayan gülücük iniltisini çoktaaaaaan hak ettiniz.

Kendini hep en özel görmek isteyen siz bayanlar! Artık formül elinizde. Özel olmak için özel adımlar atın. Karşınıza çıkan ilk kırmızı ışıkta yeşil ışığı yakmanın formülünü evvela kendinizde arayın. Sonra bırakın bitmez tükenmez gereksiz naz ve inadı. Huzurun, mutluluğun peşini artık ilk siz kovalayın. Yakalayamadığınız da hemen bensizinizin numarasını tuşlayın. İnanın yalan söylemeyecek. Eğer, hala bir öfke varsa kıyıda köşede vakit kaybetmeden hattan vicdanınıza bağlanın. Yılmayın, usanmayın. Mutluluk için hep bu hatta kalın...

Yz: H. Baloğlu