Sabrın Sonu Bu Sefer Selamet Olmadı
sabır
Tek başına ayakta durabiliyordu kadın...
Ta ki kocası ölene ve tümör hastası olduğunu öğrenene kadar.Bir kızı vardı, evliydi, ne varlığı ne de yokluğu belliydi ama. Kaç kere gitti kapısına. Bir oldu, iki oldu, üç oldu. Ne kadar istese de almadı damadı. Hastalığından dolayı bakamıyordu kendine. Biraz bakıma muhtaçtı, birazda sevgiye. Kendisine bakamadığından gidiyordu kapılarına, yoksa gitmezdi, gururluydu kadın. Kızı da annesini görmek istiyordu ama evlendiklerinden beri kocası buna izin vermiyordu. Sonra şu her mahallede olan,akşama kadar gelenin geçenin seceresini tutan dedikoducu kadınlar, kadının kızı oradan geçerken onun hakkında konuşuyorlardı. Kızı annesinin tümör hastası olduğunu onlardan öğrendi.Yalvar yakar annesini eve getirmeyi kabul ettirdi kocasına. O gururlu kadın, her şeyi unutup utancından yerin dibine girse bile geldi eve. Tümör kötü huyluydu. Gençlerin ikisi de çalıştığından bakamıyordu kadına. Zaten bakmaya da pek niyetleri yoktu ya, neyse! Bir gün damadı ile kızı konuşurken duydu. Damadı;

-Git konuş gitsin bu evden, daha geleli 1 hafta olmadan evde huzur bırakmadı. İstemiyorum bu kadını!

Kızının isyanları yeri göğü inletse de umurunda değildi adamın. Düşünüyordu annesi, nasıl dayanılırdı ki 6 yıl boyunca bu adama. Kızı ağlayarak annesi ile konuşmaya başladı. Kadın;

-Yorma kendini. Sakın daha fazla ağlama kızım, yük oluyorum size haklı çocuk.

Kızı bir yandan ağlayıp bir yandan da 'ne olur öyle deme anne' desede o başlamıştı bavulunu toplamaya. Kızı;

-O zaman huzur evine götüreyim seni, hem orada güzelce ilgilenirler de seninle.

Çaresizlik nedir o an anladı kadın. Evladından bunları duymak her anne için acı verici olmalıydı. Huzur evine gitti. Annesi huzur evinde kızı kendi evinde ağlıyordu. Hastalığı günden güne ciddileşiyordu. Her gün kapıda,yatağında, bahçede kızını bekledi. Tam bir buçuk yıl boyunca sabrını tüketmeden gelecek ümidiyle kızını bekledi. Kızı da gitmek için can atıyordu ama nafile, kocası izin vermiyordu. Doktor sabrın onu yoğurduğunu söylese de o devam etti beklemeye.

Bıkmadan, sıkılmadan,yorulmadan kızını bekledi.

Doktor bir gün genel kontrol sonrası kadının yanına geldi. Üzgün bir şekilde;

-Çok az ömrünüz kaldı, inanın bunu size söylemek istemezdim ama...

-Dur devamını ben getireyim doktor. Benim kendimden başka kimsem yok değil mi, benden başka öyle bileceğimi söyleyebileceğin kimse yok değil mi.

Doktor oradan sessizce uzaklaştıktan sonra kızına bir mektup yazmaya başladı kadın. Satırlarında;
kızım bir gün mutlaka geleceksin ümidiyle seni hep bekledim,sabrettim. Eminim sen de gelmeyi istedin. Gel gör ki ne sen ne de ben geldim. Bunu sana söylemek her ne kadar benim için acı veriyor olsa da yolun sonuna geldim kızım. Hayata gözlerimi kapamadan önce seni son bir kez görmeyi o kadar çok isterdim ki. Hep bu anı hayal ederek sabrettim, bir daha o güzel yüzünü göremezsem eğer sana son nasihatim başkalarının mutluluğu için kendi mutluluğundan asla vazgeçme.

Mektup kızına ulaşır ulaşmaz kızı her şeyi göze alarak apar topar annesinin yanına gitti. Ama çok geçti. Onu doğuran, büyüten, sonsuz sevgi besleyen o dirayetli kadın artık hayatta yoktu.

Sabrın sonu bu sefer selamet olmadı...

Kıssadan hisse 

Yz: Esmanur ŞAHİN

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski