hicret namaz
Hicret-Namaz-İslam-Cami
Başucuna koyduğu telefonunu açtı. Bir anda odayı kaplayan ekran ışığı gözlerini aldı. Saat beşti. Ayağa kalktı. Yavaş adımlarla banyoya giderken bir yandan evi dinliyordu. Ev halkının nefes alışverişleri birbirine karışıyor, evin söylediği bir ninni olarak havaya karışıyordu. Huzur dolu bir sessizlik... Bu evde gündüzleri yaşanılmayacak bir deneyim. . . Ve belki yarın kopacak fırtınanın habercisi. Onu yatağında bulamadıklarında ne olacağını pek kestiremiyordu. "En iyisi düşünmemek.” diye mırıldandı. Banyoya vardığında eliyle yoklayarak bulduğu çeşmeyi açıp abdest aldı. Odasına geri döndü. Namaz eteğini giydi, yazmasını örttü. Dolabının gizli bir köşesine koyduğu seccadesini serip sabah namazını kıldı. Tesbihattan sonra ellerini açtı, yalvardı Rabb'e. "Rabbim yolumu, seferimi kabul eyle.” Hafiflemiş bir şekilde seccadeden kalktı. 

Odanın loş aydınlığında üstünü değiştirdi. Sırt çantasını akşamdan hazırlayıp dolabının diplerine saklamıştı. Çantasını çıkardı. Eliyle içindekileri kontrol etti. Birkaç parça kıyafet, iki paket bisküvi, para, tarak ve diğer bakım ürünleri ve en güzel azık, mealli Kuran-' Ketim, vardı. Yola çıkarken yanına asgari ihtiyaçları dışında bir şey almaması çok önemli bir noktaydı. Çünkü bu, ailesine değil nefsine karşı çektiği bir restti. Tabi ailesi farklı düşünecekti. Asi evlat olacaktı onların gözünde. Ama onlara kızmıyordu. Hatta bazen teşekkür ediyordu içinden. Eğer böyle olmasalardı, mutlu bir aile olsalardı belki de hiçbir zaman hayatı sorgulamayacaktı. 

Babası, umursamaz bir adamdı. Çocukları varmış veya yokmuş pek umurunda değildi. Hayatını para ve iş üzerine kurmuştu. Çoktandır içten bir tebessümünü gördüğünü hatırlamıyordu. Annesi ise kendisi İçin yaşıyordu. Partiler, taciller, alışveriş... On sekiz yaşına gelmişti ama annesinden ziyade bakıcıların emeği vardı üzerinde. 

Küçüklüğünden beri kaçmak istemişti kendini ait hissetmediği bu hayattan. Çok hayal kurardı bu yüzden. Okumayı öğrendiğinde kitapların, kaçabileceği bambaşka âlemler açtığını fark etti kendisi için. Yıllarla birlikte yalnızlığına çare onca kitap birikmişti. Yine de huzurlu değildi. Bir gün elinde okuyacak kitap kalmamıştı. Sadece eline nasıl geçtiğini bilmediği Kuran'ı Kerim meali vardı. Can sıkıntısından okumaya başladı. Hayatının miladı diyebileceği o tarihten sonra ne çok soru biriktirdiğini fark edecekti. Zihninde netleşmeyen tüm soruları da cevapları da bir arada görmenin heyecanını duyuyordu. Gittikçe artan merakını giderecek insanlar aradı. Güzel insanlarla tanıştı, ona yol gösterdiler. Nüfus cüzdanında bir hane olmaktan fazla bir şey ifade etmeyen ‘’İslam’’ kelimesi anlam kazanmaya başlamıştı onun için. 

Annesi çıldırdı tabii. Kızının namaz kıldığı gerçeği ona çok ağır geldi. Hiçbir şeyi umursamayan babası bile ilk defa kendisiyle ilgili bir varlık gösterdi ve ona şiddetle tepkide bulundu. Namaz kılmasını engellediler. Kuran mealini saklamak zorunda kaldı. Edindiği yeni arkadaşlarıyla görüşemez oldu. Ebeveynleri işlerini güçlerini bırakıp onunla uğraşmaya başladılar ilk defa. Başta bu düşmanlıklarını anlayamadı, onlara nasıl zararının dokunduğunu... Anlatmaya çalıştığında dinlemediler, o da anlaşılmak çabasında değildi artık. Artık tek isteği bu baskıdan kurtulmaktı. Annesi yüzünden kaçırdığı namazlardan sonra ne yapmak istediğini biliyordu: İçinde bulunmaktan memnun olmadığı bu çevreden, bu hayattan uzaklaşacaktı. Baskıdan uzaklaşıp, inandığın gibi var olmaya kaçışsa hicret, evet o da hicretin gerekliliğine inanıyordu artık. İki gün önce karar vermişti, hicret edecekse eğer mekânın aslına gidecekti. 

Daldığı düşüncelerden çıktı. Birazdan güneş doğacaktı. Montunu giyindi. Sırt çantasını taktı. Sessizce ayakkabılarını giydi ve kapıyı kapattı. Apartmandan çıkınca sabah serinliğini soludu. Kuşlar neşeyle ötüşüyordu. Sanki onu tebrik ediyorlardı. Yürümeye başladı. Tam bu sırada Kâbe’de bir kişilik yer boşaldı. 

2 تعليقات

إرسال تعليق

أحدث أقدم